Aslında Şubat ayında, benim bir eğitim sebebi ile kurum dışında bulunduğum bir süreçte başlamıştı hikaye. Bizzat Genel Müdürün talimatı ve sitemi ile… Kurumsal Kaynak Yönetimi Projesine trenlerin ve vagonların takibine yönelik olarak pek çok yetenek kazandırılmış olmasına rağmen sistem çeşitli sebeplerle tam olarak kullanılamıyordu ve trenlerimizi ve dolayısı ile tren evrakı ile birlikte takibi yapılan pek çok bilgiyi takip edemiyorduk. Sitem basitti; “Neden bu vakte kadar trafik cetveli bilgilerini tren üzerinden girmek üzere projeler geliştirilmedi”.
Sitem aynı zamanda fazlası ile gerçekçiydi de. Hele ki, kurumumuz ana faaliyeti tren işletmek iken, pek çok firmanın bu konudaki eksikliğimizi görerek bizim adımıza geliştirdikleri projelerle kurumun kapısını çaldığı, milyon dolarlar talep ederek, trenlerimizi, lokomotiflerimizi ya da vagonlarımızı takip edebilecek sistemleri kurumumuza satmaya çalıştığı bir dönemde… Öyle ya, kargo şirketleri, üzerinde kargo bulunan en küçük araçlarını bile demiryolu ağından onlarca kat fazla uzunluğa sahip olan karayolu ağı üzerinde takip edebilirken, biz hala bu yetenekten yoksun bir durumda idik.
Zaman kısıtlıydı aslında. Bilgilerin tren personeli tarafından hangi ortama girileceği, girilen bu bilgilerin kurumun diğer sistemleri ile nasıl entegre edileceği gibi konuların tespiti için derhal bir komisyon kurulmuştu. Ve her komisyonda olduğu gibi burada da işin olur ve olmazları tek tek tespit ediliyordu. Öyle ki, tren personeline maksimum şarj süresi 3 saati aşamayan dizüstü bilgisayarlar verilmesi, personelin bu cihazlar üzerindeki Excel sayfalarına bilgileri girmesi, bu bilgilerin varış garında okunarak diğer sistemlere işlenmesi bile tartışılmıştı.
Böyle bir dönemde davet edilmiştim komisyon toplantılarına. Mart ayına gelinmiş, projenin başlangıcının üzerinden tam bir ay geçmişti artık.
İYBS uzmanları ile gereken incelemeler hızla tamamlandı, konu idareciler ile tartışıldı ve hızlı bir şekilde karara bağlandı. Tek eksik komisyon üyelerinin ikna edilmesi idi ki, muhalif olan bir iki isim haricinde üyelerin tamamı hızlı bir şekilde projeye onay verdi. Yazılımı ve bu yazılımın KKY sistemi ile entegrasyonunu ben tamamlayacaktım, fakat tek sorun bunu yapmak için gereken bilgi birikimine sahip olmamamdı.
Belki bu noktada Daire Başkanım ve Şube Müdürüm için ayrı bir paragraf açmam ve onlara ayrıca teşekkür etmem gerekiyor. Zira bahsi geçen ortamlarda yazılım geliştirebilmek için kullanılacak dili hiç bilmediğimi, fakat, fırsat verilirse bu işi kesinlikle tamamlayabileceğimi söylemiştim onlara. Bu, benim için bir riskti fakat bu risk onlar için çok ama çok daha büyüktü. Zira Genel Müdürün bizzat takip ettiği bir projeyi yeterli bilgi birikimim yok diyen, tek yapabildiği sözlü bir güvence vermek olan bir personele vermek büyük bir cesaret gerektiriyordu ve aslında Bilgi İşlem Dairesi olarak 10 yıldan uzun bir süredir tüm yazılım işleri için satın alım yolundan başka bir yöntem seçmemiş, yazılım geliştirme işlerinde dahili kaynak kullanımını hiç düşünmemiştik. Hatta bazı idareciler bizim böyle bir uygulamayı geliştirebileceğimiz, geliştirebilsek dahi tren personelinin kullanabileceği hususlarına tam anlamı ile kuşku ile yaklaşıyordu.
Böylesine bir güvensizlik ortamında, ciddi riskler altında dahil olmuştum projeye. Ev arkadaşımın da şahit olduğu uykusuz geçen gecelerde önce yazılım dili ve ortamını öğrenerek ve yaklaşık 3 ay sonunda yazılımı tamamlayarak görücüye çıkabilecek duruma getirebilmiştim nihayet. Haziran ayı boyunca Trafik Dairesinin konu ile ilgili personelinin de katılımı ile yazılımın testlerini hızlı bir şekilde tamamlayarak yazılıma son şeklini vermiş ve Temmuz ayı başında 11 tren personeline eğitim verilerek kullanıcı test çalışmalarına başlamıştık. Test sürecini yürütecek bu personelin ilk seferlerinde biz de yanlarında olacaktık, oluşabilecek hataları bizzat görmek ve yerinde müdahale etmek için.
Normal, bilinen koşullarda her kullanıcı her yazılım projesine direnir ki, her projenin başarısı bu direncin ne kadar sürede ve ne şekilde kırıldığına bağlıdır. Hiçbir kullanıcı yoktur ki, bir yazılım projesini memnuniyetle karşılasın ve istekle kullansın. Zira, bir kişiye iş yapma anında en fazla esnekliği sağlayan araçlar kağıt ve kalemdir. Yazar silersiniz, tekrar yazar tekrar silersiniz. Hiçbir kontrol yoktur ve hiçbir kural. Hal böyle iken, yani “bunu nerden çıkardınız” tepkilerini beklerken, test süreçlerinde giderken ve geri dönüşlerimde bindiğim her trenin personeli neden bu kadar geç kaldığımızı soruyordu kendilerini o kağıtlardan kurtarmak için. Biraz sırtım okşansın, biraz takdir göreyim diye bindiğim her trende görevlilere yazılımı bizzat geliştirdiğimi söylüyordum ve belki de aldığım tepkiler bu yüzdendi. Belki gerçekten hiç kimse aylarca sürebilen çalışmaları yapan kişinin yüzüne karşı muhalefet etmek istemiyordu. İşte tamda bu sebepten dolayı test kullanımına refakat eden arkadaşlarımın dönüşlerinde onlarla görüşüyor, onların aldığı tepkileri sorguluyordum artık. Garip bir şekilde projenin destekçileri artıyor ve test sürecine dahil edilmemiş personelden, neden kendilerinin de dahil edilmediği hususunda eleştiriler alıyorduk. Ve hatta daha bu proje başlamamışken yeni proje talepleri geliyor, proje kapsamında olmayan yeni eklentiler isteniyordu. İşte o zaman inanmıştım projenin başarıya ulaşacağına. Doğru bir şekilde uygulama geliştiremeyeceğimizi, geliştirebilsek te personelimizin bu tarz cihazları ve uygulamaları kullanamayacağını, uygulamanın başarılı olamayacağını düşünen kişilere en güzel cevap, eğitimler tamamlanıp kullanım emri verilince bizzat uygulamayı kullanan personel tarafından verilecekti artık.
Belki konu ile ilgili tüm kurum personeline yabancı ve bir o kadar da tedirgin edici bir süreçti tüm teşkilatta kullanımın başlaması. Zira test sürecinde destek veren 11 personel haricinde hiçbir personele eğitim verilmemiş iken, ve hatta pek çok personelin konu ile ilgili tek bir duyumu dahi yokken bir anda verilmişti kullanım emri. Genel Müdürümüz yaklaşık 2 aydır uygulamanın bir an önce başlatılması hususunda telkinlerini sürdürüyordu fakat test ve eğitim süreçlerinin tam ve verimli bir şekilde tamamlanabilmesi için sürekli yeniden zaman istiyorduk kendisinden. Ve muhtemelen kendisinin de sınırlarını aşmış olmalıydık ki 23 Temmuz günü mesai bitiminden sonra projenin derhal başlatılmasını, eğitimlerin, kullanıcıların cihazlar ve uygulama ile ilk tanışmalarının ardından peyderpey verilmesini emrediyordu. Eğitimlerin tamamlanabilmesi için zaman talep etme şansı bile vermiyordu artık. Ve 24 Temmuz tarihinde yazılan bir emirle, ertesi gün tüm tabletlerin dağıtılacağı ve 26 Temmuzdan itibaren uygulamanın kullanılacağı belirtiliyordu.
Başında korku veren ve ilerleyen günlerinde cesaretlendiren uygulama süreci başlamıştı artık. Hiçbir kullanıcının eğitimini almadığı bir uygulama resmi emirlerle kullanıma sokulmuştu ve geri dönüş yoktu. Bir iptal emri ile sonuçlanması muhtemeldi artık sürecin. Eğitim almamış olan personel uygulamayı kullanamayacak, uygulamanın verimliliği hakkında hiçbir veri toplanamadan belki de tüm o çalışmalar rafa kaldırılabilecekti. Böyle bir durumda en çok üzülen ben olacaktım sanırım. Öyle ya uykusuz geçen 3 aylık bir sürede kodlanmış en az 30.000 satır. Fakat, hiç beklenmedik bir şekilde emrin üzerinden bir hafta geçmeden sadece ekranları inceleyerek en az 100 tren personeli uygulamayı kullanmayı öğrenmiş ve günlük 100-120 arası tren verisini bu sistem üzerinden işlemeye başlamıştı. Ne hafta içi, ne hafta sonu, ne gece, ne gündüz fark etmeksizin her an kullanım istatistiklerini bakar olmuştum artık.
Canlı kullanımın resmen başlamasının ancak 2 hafta sonrasında eğitimler başlayabilmiş, her bölgeden 20 personele uygulama hakkında birer günlük eğitimler verilmişti. Bu personelin eğitimi tüm bölge personeline yaygınlaştırması bekleniyordu fakat eğitimin muhatabı olan personelin sayısı, çalışma zaman ve koşulları düşünüldüğünde bu eğitimlerin bir sınıf ortamı içinde 3-5 gün içinde tamamlanamayacağı herkesçe aşikardı. Fakat eğitici olan bu personelin de özverili çalışmaları ile her gün daha fazla personel uygulama hakkında eğitim almakta ve daha fazla tren bilgisi bu uygulama üzerinden işlenmekteydi artık.
Yazıyı kaleme aldığım 30 Eylül tarihi itibarı ile tablet uygulama üzerinden işlenen günlük tren sayısı 350′ nin üzerine çıkmıştı ki, bu rakam serbest tarifeli trenler, iş trenleri ve günlük planlanan tren sayısını fazlası ile arttıran banliyöleri çıkarttığımızda kalan miktarın yüzde 70′ inden fazla aslında.
Evet bir android uygulamanın kurumumuzda geliştirilmesi ve kullanıma başlanmasının hikayesidir bu. Aslında belki de hikayenin giriş ve gelişme kısmıdır sadece, sonuç henüz yok. Sonucun yokluğu uygulama kullanım sürecinin tamamlanmasına bağlı değil, yani kastettiğim bu değil aslında. Eğitimler tamamlanıp, uygulama ile ilgili talep edilen düzeltmeler yapıldığında muhtemelen uygulamanın kullanımı ile ilgili daha geniş emirler yayınlanacak, uygulamanın kullanımı numaralı emir ve yönetmeliklerin de içinde yerini alacaktır. Sonucun henüz olmadığını yazmamdaki amacım daha çok, bizlerin daha önce hiç düşünmediğimiz bir yola çıkmamız ve bu yolun nereye kadar gidebileceğini bilmememizden ve o son nokta gelene kadar hikayenin gelişiminin devam edeceğini düşünmemdendir.
Zira ilk kez bu uygulama sayesinde tren personeli ile TCDD Merkezi sistemleri arasında çevrimiçi bir bağlantı kurulmuş durumdadır. Bu bağlantının kullanıldığı ilk projenin 5501 model ile ilgili olmasının da bir önemi yok aslında. Aslolan kurulan bu bağlantıdır ki, bu bağlantı üzerinden pek çok uygulama geliştirilebilecek, tren üzerinde oluşan her veri anında merkezden takip edilebilecektir. Örneğin bu güne kadar yolcular beklediği trenin nerede olduğunu danışmaya sormakta, danışma personeli tren takip bürolarına, bu bürolar ise trafik kontrolörlerine başvurarak doğru bilgiye ulaşabilmekte idi. Fakat şu anda trenlerimizin seyir, tehir, kazanım, personel, yük, teşkilat vb pek çok verisine anlık olarak erişebilir duruma gelmiş bulunuyoruz. Bu durum, trenlerin yerini öğrenmek için kurulan bu zincirin kırılması anlamına gelmekte ki, belki yakın zamanda hazırlayabileceğimiz başka uygulamalar sayesinde istasyon ve garlarımızda bulunan danışma büroları ve hatta internet üzerinden tüm yolcularımızla trenlerin tehir ve konum bilgilerini paylaşabilecek duruma gelebileceğiz. Evet, artık tüm trenlerimizi ve bu trenlerle hareket eden tüm araçlarımızı takip edebilir durumdayız.
Bu uygulama aynı zamanda bu tarz uygulamaların geliştirilmesi ve aslında gerçekten özel bir uzmanlık alanı olan SAP entegrasyonları hususunda kurumumuza oldukça değerli olan bir bilgi birikimi (know-how) sağlamıştır ki bu projenin sağladığı en önemli kazanım belki de bu olgudur.
Bu hikayenin henüz sonu yok, aslında hala yolun başındayız. Bu noktada söylenebilecek yegane şey belki de; yolun açık olsun TCDD, 5501 kere maşaalah.
Not: Bu uygulamanın geliştirilmesi sürecinde bana yıllardır çalıştığım kurumuma bizzat kendi el emeğimden oluşan bir değer bırakabilme şansını veren, güvenlerini şahsımdan esirgemeyen ve doğru tabirle benim sözümün altına kendi imzalarını atan Daire Başkanım Mehmet URAS ve Müdürüm Belgin ERGÜN’ e, projenin tüm süreçlerinde gereken tüm desteği sağlayan, gereken yerlerde bizzat görev alarak projenin yükünü tam anlamı ile paylaşan Mustafa KAYA, Mazlum İDİN, Ergün GÖRGÜN ve sevgili devrem Mustafa AYNACI’ ya, test ve canlı kullanım süreçlerinde tüm trenlerde uygulamayı kullanmak için çaba gösteren ve uygulama ile ilgili tüm deneyimlerini bizlerle paylaşarak uygulamanın daha doğru bir şekilde çalışmasına katkıda bulunan ve hiç eğitim almamalarına rağmen sebatla bu uygulamayı doğru bir şekilde kullanmaya çalışan tüm TCDD personeline teşekkürü bir borç bilirim.
Ayrıca KKY yazılımı hala garanti sürecinde bulunduğu için yazılıma müdahale ettirmeme hakkı bulunan fakat konu ben olduğumda hiçbir zaman bu hakkın sözünü bile etmeyen tüm Havelsan yöneticilerine, yazılımla ilgili çalışmalar tamamlanıp canlı sisteme atma vakti geldiğinde tüm sisteme zarar verme ihtimalim bulunmasına rağmen benimle kaygılarını paylaşmak yerine beni daha da cesaretlendiren Şahizer ÖN ÇAKIR ve Selim ÇETİNER’ e, her aradığımda telefonlarıma cevap veren ve sorunlara mutlaka çözüm bulan Başar İDEMEN’ e ve son 4 yıl boyunca SAP ve ABAP konularında kendilerine her başvurduğumda benim yanımda olan ve tüm bilgi birikimlerini benimle paylaşan, kısaca kendimi geliştirmemde büyük emekleri bulunan başta Agah GEÇER, Nebire YÖNAK, Melike ORHON, Nihal KAPUSUZOĞLU ve yine Şahizer ÖN ÇAKIR ve Selim ÇETİNER olmak üzere burada ismini yazamadığım tüm Havelsan personeline sonsuz teşekkürler…
Özgür ULUAKAY
1995 Mezunu