Şakir’ Ce
Yazının kitabı: Osmanlı’da Ulaşım Kara – Deniz – Demiryolu (V.ENGİN, A.UÇAR, S.DOĞAN)
Yazarın sözü: 1-) Kendimizle ne kadar yakınlaşabiliyoruz (Herman Hesse Si darta)
2-) Haksız olduğun zaman yapacağın savunmaya asla güvenme (Sokrates)
3-) Bazıları büyük doğar,bazıları büyüklüğü kazanır,bazılarına da büyüklük yakıştırılır . (Shakespeare)
Hatalıysam : sakirkaya6250@hotmail.com
Yaklaşık 10 yıldır kafanıza trenciliğim gibi çift yollu ütüler yapıyorum ilk defa hem editörümüz hemi de sayın genel başkanımız arayarak bu dergi sensiz satmaz hemen yazı istiyoruz deyince gün bu gündür deyip sarıldık kaleme.
Yazalım da yazmak isteyip te boğazımıza dizilen, gücümüze gidenleri yazamadıklarımızı sizlerle dertleşmek adına yazacaktık ama bazen olmuyor işte. Siz insanları kırmamaya gayret ettikçe bakıyorsunuz dibinizden alnınızın ortasına ortasına taşları yiyorsunuz, gözünüzün bebeği olarak koruduğunuz ve baktığınız kardeşiniz 6 ileri bir geri bazen triptronik konuşuyor veya görüşünü sorduğunuz bir konuda size verdiği aklın 200 grad tersini yapıyor. Ben kafasının arkası görülemeyen, ince hesapları olan birisi değilim. Genel olarak insanları severim bana kötülük yapanları bile. Neden bana böyle davrandıklarını etüt ederim. Ancak sevdiğim insanlardan gelen sözler yaralar beni. Diğerleri sadece tecrübe kısmına yazılır.Netice olarak içi dışı bir, bedeni kalın ama ruhu ince bir insanım. Belki de Faruk Demirbaş kardeşimin dediği doğru bırak seni başkaları öğsün. Yaa Faruk kardeşim ben kendimi anlatmaya çalışıyorum ve dibimdeki insanların beni tanıyamamasına üzülüyorum.
Bu sefer yazılarımız pişti oldu ikisini peş peşe yazıyoruz, az önce Yolderiz gazetesinin yazısı bitti, konu sıkıntımız yok Allaha bin şükür, yazmak istediğimiz çok şey var ama hangisini yazacağımın derdindeyiz. Bölgemize buraj makinesi gelir,2 gün sonra başka bir yerin daha öncelikli bir sıkıntısı çıkar, derler ki 2 gün sonra burajı senden alıyoruz. İşte o zaman kara kaplıyı açar arızalara bakarım hangisini yaparsak ne olur, bir taşla kaç kuş vurabiliriz diye. Hani laz yakalamış evde 4 hırsızı ama kurşun tek, ne yapsın dizilin demiş arka arkaya, hırsızlar sormuşlar neden? Laz: ula uşağım tek kurşunum var hepinizi bir seferde vuracağım der. Bendeniz cennet kuşu da bir yazıda çok şey anlatmaya çalışıyorum, serde gevezelik var, boş konuşmak var ama hoş da konuşmak var. Birde yazdığımız tarihle yayınlandığı tarih arasında oluşan fark bize gündemi ıskalamak olarak geri dönüyor o zamanda sizlerden gelen kafa bulma telefonları bize gak ve guk sesleri çıkartıyor.
Belki de; bizde koca Konya ovası denilen tabir: dünyada koca sahra çölünde dünyanın en yalnız ağacı olan Tenere’nin bir kamyonun çarpması sonucu yer değiştirmesi gibi.Sizden ayrı kaldığımız zaman içinde bir sürü iş yaptık ama iz bırakanları sizlerle paylaşacağım her zaman ki gibi. Bunlardan bir tanesi de Kurban bayramında uzunca bir süredir gitmediğim köyüme gitmemizdi. Memleket Afyon ilinin Emirdağ ilçesinin Örenköy’ü. Belçika’da derlermiş ya Emirdağ’mı büyük Türkiye’mi işte orası.
Yani babam, , oğlum ve ablam bayramın birinci günü sabahı erkenden düştük yollara . Kurban işlerini halledince köyümüzün göbeğindeki mezarlığa girdik amaç büyüklerimize birer dua okumaktı. Yıllardır girip çıktığım mezarlık bu sefer geçmiş yıllara göre bakımlı ve temizdi, Eskişehir’deki köyümüzün dernek üyeleri gelip otları yolmuşlar ve temizlemişler. Sadede gel dediğinizi duyar gibiyim. Lafın kısası duaları okuyup çıkarken bir taşa ilişti gözüm. Muzaffer Kaya yazıyordu. Aynı filmlerdeki gibi geri geri gelerek bir daha okudum. Hep beraber taşın başına toplandık. Bu taş yıllar önce ölen ağabeyime aitti. Yıllardır hasretini duyduğum ağabeyliği ağabeylerimiz, olmayan erkek kardeş yerini de kardeşlerim tuttu. Yanisi yüzlerce ağabeyim ve kardeşim oldu. Bu okula girmeme vesile olan Hüseyin Uysal ağabeyime bir kez daha selamlarımı ve sevgilerimi yolluyorum. İşin özü benden sonraki kuşakta o taş yapayalnız ve sahipsiz kalacak.
Geçtiğimiz günlerde Afyon’da aynı odayı, yemeği, ekmeği bölüştüğüm Mesut UÇAR Kardeşimin oğlu Barış evlendi. Yağmurlu ve soğuk bir Afyon gecesi iştirak ettiğimiz düğünde eski dostları görmek, sizlerin bana Hasan Pulur muamelesi yapmanız keyif verici. Bize ayrılan masada adlarını tek tek sayamayacağım kadar çok 1982 mezunları ile birlikte olmak ilave olarak İsmail Ertopçu ve Haşmet Türker ise bonusu ise ayağımıza turkuaz halıların serilmesi ile aynı oldu.
Bu aralar Thomas ve arkadaşları diye bir çizgi film var kafamı dinlendirmek için onu seyrediyorum, bilmeyenler için söyliyeyim Thomas bir buharlı lokomotif. Arkadaşları arasında diesel lokomotiflerde var ama bizimkisi buharlı depoda görev yapıyor. İşin ilginci Makinisti sadece konu mankeni her işi bizimki hallediyor. Geçmişte Abdullah Turhal hocamızın tavsiyesine uyup Red Kit okuyarak veya seyrederek yaptığım gibi. Rahmetli hocamız çocuklar kafanızı dinlendirmek için Tommiks, Teksas okuyun derdi. Hani şu bizim kuşağın çocukluğunda Yüzbaşılıktan ileri terfi edemeyen Tommiks, Hiç zayıflayamayan Zagor’daki Çiko gibi çizgi roman kitapları. Normalde biz bu kitapları ders kitabının arasına koyup çaktırmadan okusak da fark edildiğinde babamız onu direk sobanın içine atardı.
Yazının sonunu klasik bir lafla bağlayacağım, iyi ki varsınız, iyi ki bu camianın içindeyim. Her şeye rağmen enseyi karartmıyoruz, rayların üstünde gezen bu işe gönül veren herkesle bir gün bir yerde muhakkak karşılaşırız. Hoşça kalın. Sağlıcakla kalın.
Şakir KAYA
1981 Mezunu