Trensiz İstasyonların Anlamı Olmaz
İçinden Tren geçen şehirlerde, merkezden İstasyona inen bulvarlar gösterişli ve geniştir. İki tarafı ağaçlandırılmış, kaliteli asfalt yollardan, tren bileti almak üzere yürüyenleri, varışa 200 metre kala geniş bir kavşak bekler.
Tren Gar’larını şehir merkezinden koparan bu geniş yollar mutlaka gidiş-geliş olarak bölünmüş, yerine göre dört veya altı şeritlidir. Askeri pentatlon sahasını geçmeye eş değer dikkat ve enerji ister, buralarda karşıdan karşıya geçmek.
İstasyona giden veya dönenler, sırat köprüsünü geçiyormuşçasına endişelidir. Azrail’e yakalanmadan, koşar adım hareket ederler. Azrail, genelde buralarda nöbet tutar. Trafik Polisi olmadığı, kırmızı ışıklarıysa (varsa bile) kimse ciddiye almadığından, ölümlü kazalar meydana gelir, gazete kâğıdı örtülür, boylu boyunca uzatılan cesetlerin üzerine. Arabalar, kamyonlar vızır vızır çalışırlar, her tarafa yerleştirilmiş olan mobese kameralarına inat. Çünkü suçların cezasız kaldığını öğrenmiştir, çocuklar bile…
Mobese denilen alet, (sözde) güvenlik için kamera ile görüntüleri kayıt altına alır. Hırsızlık, trafik kazaları ya da trafik suçları veya cinayet ve darp gibi olaylarda meseleleri daha iyi anlamak için kurulmuştur. Görüntüler belli süre kayıt altına alınır ve (iş olsun diye) veri tabanında tutulur. Her şey olup bittikten sonra görüntülere müracaat edilir. Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra işlem yapıldığından, kuralları çiğneyenler hak ettikleri cezalara çarptırılmadığından, trafikte düzenlilik sağlanamaz. Trafik canavarı serbest piyasa kuralları dâhilinde özgürce çalışır.
İşte bu şartlarda ulaşılır bazı tren istasyonlarına.
Kütahya’da ise kazalara çare olsun diye bir üst Geçit köprüsü yapılmış. Çok yüksek ve dik, toplamda 100’e yakın basamağı olan bir merdivenden inip-çıkıyorsunuz. Elinde hiç bagaj eşyası olmayanlar bile, köprüyü gördüğünde, tren yolculuğundan vazgeçmeyi aklından geçirir. Askerlikteki pentatlon sahasında bulunan İtalyan çukuruna, elinizdeki valizinizle düştüğünüzü ve bu eşyanızla çıkmak zorunda olduğunuzu hayal edin. İşte o kadar zordur, üst Geçidi aşabilmek. Bu şekilde trafik kazalarının önüne geçilmiş, karşıdan karşıya geçmezseniz, kaza olmuyor.
Diğer Şehirlerimizde ise Azrail’e yakalanmadan, hem yeşil ışığı beklemek, hem de koşmak zorundasınız. İşte bu zor şartlarda Gar’a vardığında müşterilerimizi büyükçe bir “Gar Müdürlüğü” tabelası karşılar. Etrafınıza baktığınızda ön tarafta “Yol Bakım Onarım Müdürlüğü” biraz ileride “Trafik Denetim ve koordinasyon Müdürlüğü” tabelalarını görürler. Sonrasında Yol servisine ait Teknik Şefliklerin, Cer Servisine Ait teknik birimlerin tabelaları vardır. Lojistik birimlerine ait tabelalar ise hemen yanı başınızdadır. Tesisler Servisinin sinyalizasyon veya Haberleşme Şefliklerinin, tabelaları ise biraz ötededir. Ortalık mahşer yeri gibi kalabalık görünür. Bu stresli ortamda müşterimiz Gişe ’ye müracaat ederek, varacağı yere tren bileti istediğinde,
-Trenimiz yok cevabıyla karşılaşır.
-Müşteri inanamaz ve defalarca sorarak, gideceği yere (veya bazen Isparta da olduğu gibi) hiçbir yere tren olmadığı cevabını alınca, kızarak sorar:
-Pekiyi, sizler burada ne iş yapıyorsunuz?
-İlk zamanlar “efendim, size daha iyi ve konforlu hizmet verebilmek için yollarımızın bakımını yapıyoruz, bu sebeple kısa bir süre trenlerimiz çalışamayacak” denildiğinde anlayış gösteriliyordu.
Fakat insaf, ülkemizin en itibarlı trenlerinden “Pamukkale Ekspresinin” son seferi üzerinden altı yıl geçmesine rağmen, yaklaşık 140 km. yolun yarısı bile tam olarak bitirilemediyse, insanların inancı sarsılıyor.
Tam altı senedir yolcu treni çalışmıyor.
Bir arkadaşımızın yakınına ait cenaze için okutturulan mevlit sonrasında, konu geldi dayandı, tren seferlerine. Sekiz kişiyiz. Adam tren saatlerini soruyor,
-Yarın gündüz Konya’ya saat kaç ’da tren var?
-Tren yok.
-Uşak’a?
-İstanbul’a?
-Yok…
-Denizli, Burdur, Isparta ya,
-Oralara da tren yok…
-Hep bir ağızdan merakla şunu sordular.
-Pekiyi… Sizler maaş alıyor musunuz? Hiçbir tarafa tren çalışmıyorsa, Genel Müdürlüğünüzde çalışanlar maaşı nasıl alabiliyor?
Biz istediğimiz kadar, “Demiryolları, yeniden Devlet Politikası haline geldi. Bunun sonucu olarak, diğer birçok sektörün yatırım ödeneği düşerken, demiryolu sektörünün yatırım ödeneği artırıldı. 2012 fiyatları ile demiryolu sektörüne yaklaşık 27,5 Milyar TL kaynak aktarıldı.” Desek bile, onlar tren saatlerini sormakta ısrarcı.
-Yılda 16 km olan yol yapımının, yılda 135 km’ye çıkarıldığını,
-TCDD tarafından, son 10 yılda1.085 Km yeni yol yapıldığını,
-Bundan sonra da 10.000 Km yüksek hızlı tren hattı ve 4.000 Km konvansiyonel hat yapımı planlandığını” anlatmak istediğimizde,
-Pamukkale Ekspresinin ne zaman çalışmaya başlayacağını, sormakta ısrar ediyor, İnsanın yediklerini boğazına diziyorlar.
-Menemen-Aliağa, Kütahya-Alayunt, Tecer-Kangal, Tekirdağ-Muratlı arasına sıfırdan yapılan 114 km yeni hat onların ilgi sahasında değil,
-Ankara-Konya Hattı: 424 Km.
-Ankara-Eskişehir Hattı: 464 Km YHT yolları için, “Allah razı olsun, çok güzel ama bizim trenlerimiz nerede” diye soruyorlar.
İçlerinde birisi Siyasetçi olup, (kazanmasa bile) Belediye Başkanlığı seçimlerinde hatırı sayılır miktarda oy almış. En zor sorularda, ondan geliyor. Daha evvel çalışan ama şimdi seferden kaldırılan trenleri teker teker sayıyor.
Başka çaresi kalmayınca, konuyu değiştirmek amacıyla, ben de “damardan” girdim. “Abi ama geçen seçimlerde, sizin kullandığınız sloganda çok harikaydı” dedim. Maksadımız beyefendiye coşkuyu verip, konuyu değiştirmek.
-Durakladı ve şaşırarak sordu, “Hangi slogan ?”
-Abi senin seçimlerde kullanmış olduğun slogan vardı ya?
-Nasıldı?
-Bizlere daha ucuz su vaat etmiştiniz. Pankartlara “Sudan ucuz Su” sloganı yazdırarak şehri donatmıştınız…
-Biraz şaşırarak ve düşünerek “ tamam.. Şimdi hatırladım” dedi. Seçimlerdeki Sloganını neredeyse Unutmuş ama şehrin sorunlarını unutmamış.
Konu tekrar Trenlerin Denizli, Burdur, Isparta seferlerinin ne zaman başlayacağına geldi.
Ben de son kozumu devreye soktum. Yan tarafıma dönüp, “Hüseyin abi… Yemeğimizi yedik, şöyle ölmüşlerimizin ruhuna bir dua okusak” teklifinde bulundum. Hep birlikte eller semaya kalktı, mevta ve ölmüşlerimizin ruhu için dua okundu. Aşk ile Dua ettiren hocaya “Fatiha suresinin fazileti üzerine” sorular sordum. Afyon trenleri ve Pamukkale ekspresi unutuldu. Müsaade isteyip ayrılırken, aslında adamların bu sorularında haklı olduğunu düşünüyordum.
-MARMARAY ile Asya-Avrupa kıtaları denizin altından kesintisiz bir demiryolu sistemi ile birbirine bağlanmıştı.
-Yolculuk süresi kısalarak 4 dakikaya kadar düşmüş, yüksek sayıdaki banliyö treni yolcusu daha konforlu bir yolculuk imkânına sahip olmuş ve 150 yıllık rüya gerçekleştirilmişti.
-Tamam, da, Sandıklı-Denizli arasında yapılacak olan 140 km uzunluğundaki yolun pozu özel Sektöre ihale edilmesine rağmen altı senedir bitirilememiş. Bitirmek ne kelime yarısı bile tamam değil.
-Bu hesaba göre, sıfırdan yapılan Ankara-Eskişehir ve Ankara – Konya arasındaki 888 km. mesafeli YHT yolu bile daha kısa sürede bitirildi.
-Asya-Avrupa kıtalarını denizin altından kesintisiz bir demiryolu sistemi ile birbirine bağlayan Marmaray sistemi, bizim Denizli hattından daha hızlı yürüdü.
Altı senedir Burdur, Isparta, Denizli, Afyon, güzergâhında yaşayanlar (Hızlısından vazgeçtik) normal trene hasret. Henüz yolun yarısı yapılmamış.
Umarız istasyonlarda tren göreceğimiz günler fazla uzak değildir. İnşallah gerekli tedbirler alınır da, bu kadar daha süre beklemeyiz.
Muammer UZUN
1981 Mezunu